Sömürülen Türk Halkı ;

Çevreye Verdigimiz Rahatsızlıktan Dolayı Özür Dileriz Ama Bu Sömürgeyede Sessiz Kalacak Degiliz..!!

İşsiz öğretmenlerden Başbakan’a mektup

Sayın Başbakanım,
Türkçe öğretmeniyim. Aynı durumda 10 bin arkadaşım var. 2008/2 atama döneminde sadece 450 Türkçe öğretmeni alınacağını duyunca şoke olduk. Anadilimiz olan Türkçemiz için ayırılan kadro bu kadar mı olur?
450 Türkçe öğretmeninin sadece yeni açılan okullara bile yetmeyeceği aşikârdır. Türkçe derslerine ‘ücretli’ öğretmenler giriyor. Ücretli öğretmenlik artık ne demekse! Üstelik bu ücretli öğretmenlikte çalışanların çoğu da eğitim fakültesi mezunu değil. 2 yıllık herhangi bir yükseköğrenim mezunu bile ücretli öğretmenlik yapabiliyor. Ne pedagojik formasyonu ne de alan bilgisi olmadan...
Bu mu AKP iktidarının eğitime verdiği önem? Bu mu onca yıllık emeğimizin karşılığı? Bu mu adalet, bu mu kalkınma?
Sayın Başbakanım, 2002 yılında İzmit mitinginde şunları söylediniz:
‘Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun (KPSS). Hangi akla hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın, önüne niye engel koyuyorsun? Ama inşallah biz hükümetimizi kurduğumuzda bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz...’
Gaziantep’teki mitingde de şöyle konuşmuştunuz:
‘Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden dersine giriyor. Niye? Öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor (Ecevit’e yükleniyor). O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri, yazık değil mi? Öğretmen almıyorum de, bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak...’
Sayın Başbakanım, aynı yıl İstanbul’da da şunları söylediniz:
‘Birçok gencimiz, özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken, sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun, bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O kadar sene beklet, sonra al. O adamda artık heves kalır mı, öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak ve ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek. Hiç merak etmeyin...’
Sayın Başbakanım, Mehmet Akif’in ‘Özü sözü bir ol’ mısralarını her fırsatta dile getiriyordunuz. Aradan 6 yıl geçti durum daha da içler acısı.
KPSS’den 79 puan aldım, kendi alanım olan Türkçe sorularının eksiksiz hepsine doğru cevap verdim. Mesleğimin gerekleri neyse tam donanımlı olduğuma adım gibi eminim. Daha ne yapayım Sayın Başbakanım, daha ne yapalım?
Hepimizin yaşı 23-24’ün üzerinde. Hatta 30’u aşmış olanlarımız bile var! Bu yaştan sonra eğitim fakültesi mezunu bir insan, eğitimcilikten başka ne yapabilir? Bir konfeksiyoncuda, asgari ücretle çalışsam, geceleri rahat uyuyabilir misiniz?
İnsan içine çıkamaz oldum. 24 yaşına geldim, askerliğim hâlâ duruyor. Evlenmek istiyoruz, iş yok güç yok, nasıl evleneceksin! Bazen kendime kızıyorum, niye okudum diye. Çünkü okumayan pek çok arkadaşım hem vatani görevlerini yerine getirdiler, hem de hepsi iş güç sahibi oldu, çoluk çocuğa karıştı. Ya biz?..
Ailelerimiz de çok üzülüyor. Oysa onlar için ne hayallerimiz vardı. Okulumuz bitecekti, atanacaktık, bizi bu günlere getiren anne babamıza güzel günler yaşatacaktık...
Sayın Çelik abartılacak kadar öğretmen açığı olmadığını söylüyor. Yapmasın Allah aşkına. O, galiba ‘ücretli’ öğretmen olarak çalışanların olduğu sınıfları, ‘boş’ olarak görmüyor.
Hani eğitime çok çok önem veriyordunuz Sayın Başbakanım? Hani, ‘Bütün bakanlıklar bir tarafa, Milli Eğitim Bakanlığı bir tarafa’ idi?..

0 yorum:

Yorum Gönder