Sömürülen Türk Halkı ;

Çevreye Verdigimiz Rahatsızlıktan Dolayı Özür Dileriz Ama Bu Sömürgeyede Sessiz Kalacak Degiliz..!!

AKP'li vekil: ''Ne Mutlu Türküm Diyene'yi silelim''

AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan, tartışılan “Kürt açılımı” konusunda, “Çözme sürecine girdik. Doğrusu artık hiç kimsenin, ülkenin bu sorun nedeniyle bedel ödemesine tahammülü yok. Dolayısıyla denenmemiş her çareye başvurulacak. Bu gelinen süreçte kurumlarımız önce mutabakata bir şekilde varmışlardır ve yeni tedbirler üzerinde çalışmaktadırlar. Bu mutabakat nedir, şimdiye kadar denenmemiş şeyler denenecek” dedi.

Başbakan’a yakın isimlerden Arslan, önerilerini de şöyle sıraladı:

- Dağlardaki “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısının sosyal tedbir çerçevesinde silinmesi gerekir. Bunlar daha önce başçavuşun talimatıyla yazılmış yazılardır. Bugün de başçavuşun talimatıyla silinir.

- (Köylere Kürtçe isim verilmesi konusunda) Yasal düzenlemeyi gerektirmeksizin yine ildeki amirin talimatıyla çözülür, uygulanır. Özel televizyonlarda Kürtçe yayın serbest bırakılabilir.

- (Abdullah Öcalan’ın yanına hükümlü gönderilmesi) O da planlandı zaten. Orası bir tip haline dönüştürülüyor, orada birden fazla mahkûm söz konusu olacak.

- Talebimiz koruculuk sisteminin ıslah edilmesi. Bir kısmının silahsızlandırılması, bir kısmının emekli edilmesi, bir kısmının başka kurumlarda istihdamı anlamına gelebilir.

- Vatandaşlıktan çıkarılan varsa, bir kanlı olaya karışmadıysa mutlaka onların da vatanlarına dönmelerinin temini gerekir. Bunlar benim bireysel düşüncelerimdir.

- DTP tarafıyla zımnen de olsa mutabakat şart. Tek taraflı dayatma ile asla ilerleme olmaz. DTP’yi yok sayarak iyileştirme yapsanız bu DTP tarafından kabul görmedikçe karşı tarafta karşılık bulmaz.

Yeni adımlar atılacağını da kaydeden Arslan, “Takvim şu anda yok. Ama iyi bir fırsat var deniliyor. Dediğim şey kapalı kapılar ardında görüşülerek adım adım mesafeler alınarak yapılacak şeydir” dedi.

Kaynak

Onlar Şimdi akp Avukatı

Al Birini Vur Ötekine

Yaltakçı Akp

Bunun Neresi Ak Nere El Atsam Zifiri KaranLık

Babasına Bak Ogluna Laf Sok

Tayyipiç

O Dallama Oglunuda Yollsana Yan Gelme Yatma Yeri Degilse

Köylü Öylemi Dinlenir Lan

Neyzen Tevkif - Hey Be Dürzü

Deniz Feneri komedyası

Ortalık çok fena karıştı, Cem Yılmaz’ın gora da Erşan Kuneri karakteri ile söylediği gibi “olay köşkte geçiyor; ahçı uşağa, uşak bahçıvana, bahçıvan şoföre, şoför uşağa, sonra hepsi uşağa” Herkes birbirine girdi. Ben bu olayda tek gördüğüm AKP’ nin köşeye sıkıştığı ve bu sıkışmışlıkla saçma açıklamalar yapmaya ve yaptırtmaya başladığı…

İlk olay, sanıklardan biri “diğerine, başbakana verilmek üzere parayı teslim ettiğini” söylüyor. Sonra diğeride bunu doğrulayarak “Parayı başbakan a teslim ettim” diyor. Ardından dün ağız değiştirip “Ben başbakana para teslim etmedim, kayıtlara geçsin!” diyor. Hehe… “Parayı aldın yani, köftehor!” diyorum içimden…

İkinci olay, Deniz Feneri dernek başkanı çıkıyor lojistik merkezinde basın toplantısı yapıyor. Açıklamalarında “bizim almanya da ki dernekle ilgimiz yoktur!” diyor. Sonra bu söylediğini kendi kendini yalanlayarak “Almanyadaki derneğe dava açıldığında derneğimiz üç ay süren denetlemeye alınmıştır ve almanya deniz feneri derneği ve kanal 7 televizyonu ile ilişkilerimiz bir usülsüzlük bulunmadığı sonucuna varmıştır” diyor… Yani hem ilişkin yok hem de olmayan ilişkide herşey usülüne uygun…

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu…

İşsiz öğretmenlerden Başbakan’a mektup

Sayın Başbakanım,
Türkçe öğretmeniyim. Aynı durumda 10 bin arkadaşım var. 2008/2 atama döneminde sadece 450 Türkçe öğretmeni alınacağını duyunca şoke olduk. Anadilimiz olan Türkçemiz için ayırılan kadro bu kadar mı olur?
450 Türkçe öğretmeninin sadece yeni açılan okullara bile yetmeyeceği aşikârdır. Türkçe derslerine ‘ücretli’ öğretmenler giriyor. Ücretli öğretmenlik artık ne demekse! Üstelik bu ücretli öğretmenlikte çalışanların çoğu da eğitim fakültesi mezunu değil. 2 yıllık herhangi bir yükseköğrenim mezunu bile ücretli öğretmenlik yapabiliyor. Ne pedagojik formasyonu ne de alan bilgisi olmadan...
Bu mu AKP iktidarının eğitime verdiği önem? Bu mu onca yıllık emeğimizin karşılığı? Bu mu adalet, bu mu kalkınma?
Sayın Başbakanım, 2002 yılında İzmit mitinginde şunları söylediniz:
‘Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun (KPSS). Hangi akla hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın, önüne niye engel koyuyorsun? Ama inşallah biz hükümetimizi kurduğumuzda bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz...’
Gaziantep’teki mitingde de şöyle konuşmuştunuz:
‘Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden dersine giriyor. Niye? Öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor (Ecevit’e yükleniyor). O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri, yazık değil mi? Öğretmen almıyorum de, bu evlatlarım okumasın boşuna. Ama biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak...’
Sayın Başbakanım, aynı yıl İstanbul’da da şunları söylediniz:
‘Birçok gencimiz, özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkede eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış merkezdeki okullar bile öğretmen diye can çekişiyorken, sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun, bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O kadar sene beklet, sonra al. O adamda artık heves kalır mı, öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar olunca öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak ve ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek. Hiç merak etmeyin...’
Sayın Başbakanım, Mehmet Akif’in ‘Özü sözü bir ol’ mısralarını her fırsatta dile getiriyordunuz. Aradan 6 yıl geçti durum daha da içler acısı.
KPSS’den 79 puan aldım, kendi alanım olan Türkçe sorularının eksiksiz hepsine doğru cevap verdim. Mesleğimin gerekleri neyse tam donanımlı olduğuma adım gibi eminim. Daha ne yapayım Sayın Başbakanım, daha ne yapalım?
Hepimizin yaşı 23-24’ün üzerinde. Hatta 30’u aşmış olanlarımız bile var! Bu yaştan sonra eğitim fakültesi mezunu bir insan, eğitimcilikten başka ne yapabilir? Bir konfeksiyoncuda, asgari ücretle çalışsam, geceleri rahat uyuyabilir misiniz?
İnsan içine çıkamaz oldum. 24 yaşına geldim, askerliğim hâlâ duruyor. Evlenmek istiyoruz, iş yok güç yok, nasıl evleneceksin! Bazen kendime kızıyorum, niye okudum diye. Çünkü okumayan pek çok arkadaşım hem vatani görevlerini yerine getirdiler, hem de hepsi iş güç sahibi oldu, çoluk çocuğa karıştı. Ya biz?..
Ailelerimiz de çok üzülüyor. Oysa onlar için ne hayallerimiz vardı. Okulumuz bitecekti, atanacaktık, bizi bu günlere getiren anne babamıza güzel günler yaşatacaktık...
Sayın Çelik abartılacak kadar öğretmen açığı olmadığını söylüyor. Yapmasın Allah aşkına. O, galiba ‘ücretli’ öğretmen olarak çalışanların olduğu sınıfları, ‘boş’ olarak görmüyor.
Hani eğitime çok çok önem veriyordunuz Sayın Başbakanım? Hani, ‘Bütün bakanlıklar bir tarafa, Milli Eğitim Bakanlığı bir tarafa’ idi?..

İktidarın zararına iciratları icraatlar

Hükümetin oluşturulmasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlar, ilk iş olarak patron örgütlerini ziyaret ederek güvenceler ve sözler verdiler: "Herşey sizin istediğiniz gibi olacak." Başbakan Erdoğan, Ankara Sanayi Odası'nda düzenlenen bir toplantıda daha da ileri gitti: "Sizin güçlü olmanız, güçlü bir ülke demek...İş dünyası olarak bizim sizden tek beklentimizi, kalkınma yolunda hükümetin de önüne geçek ve bizlere ilham verecek bir dinamizm içinde bu yarışı sürdürmenizdir." Diyerek patronlardan hükümetin önüne düşmesini istedi.

Aynı toplantıda, meclisten çıkarttıkları yasal düzenlemelerin tek hedefinin özel sektörü güçlendirmek ve kamu kaynakalarını bu çerçevede kullanmak olduğunu anlatan Erdoğan, devleti küçültmek konusunda hiçbir geri adım atmayacaklarını da dile getirdi. Devletin küçültülmesinden kasıt, kamu hizmetlerinin tasfiyesi, ya da tümden paralı hale getirilmesi idi. Nitekim, bu toplantılarda verilen sözler hızla yerine getirilmeye ve yasalar Meclis'ten birer birer geçmeye başladı.ntimiz, kalkınma yolunda hükümetin de önüne geçecek ve bizlere ilham verecek bir dinamizm içinde bu yarışı sürdürmenizdir" diyerek patronlardan hükümetin önüne düşmesini istedi.

Aynı toplantıda, Meclis'ten çıkarttıkları yasal düzenlemelerin tek hedefinin özel sektörü güçlendirmek ve kamu kaynaklarını bu çerçevede kullanmak olduğunu anlatan Erdoğan, devleti küçültmek konusunda hiç bir geri adım atmayacaklarını da dile getirdi. Devletin küçültülmesinden kasıt, kamu hizmetlerinin tasfiyesi, ya da tümden paralı hale getirilmesi idi. Nitekim, bu toplantılarda verilen sözler hızla yerine getirilmeye ve yasalar Meclis'ten birer birer geçmeye başladı.

AKP'nin ilk icraatı işçilerin "Kölelik Yasası" olarak adlandırdığı 4857 sayılı İş Yasası'nı yasalaştırmak oldu. Daha önceki hükümetler tarafından da çıkarılmak istenen ama işçilerin tepkisinden çekinilerek, Meclis'e getirilemeyen 1475 Sayılı İş Yasası'nın değiştirilmesine AKP hükümeti cesaret etti. Bu süreçte işçilerin yüzbinlerle gerçekleştirdiği eylemlere, emek örgütlerinin taleplerine kulak tıkayan hükümet, patronlara ise "Hiç merak etmeyin çıkaracağız" diyerek güvence verdi. Sözünü de yerine getirdi. Çıkartılan yasayla işçilerin mücadeleyle elde ettiği yüzyıllık kazanımları birer birer ellerinden alındı. Daha çok sömürü ve daha düşük ücret anlamına gelen "esnek çalışma" yasallaşırken, günlük 8 saatlik iş günü hakkı ortadan kaldırıldı. Böylece fazla mesai ücreti kaldırılırken, haftalık ve yıllık izinlerin de patronun keyfine göre belirlenmesi kabul edildi.

Hatta yasayla o kadar ileri gidildi ki, "ödünç işçilik" uygulaması adı altında işçilerin bir mal gibi alınıp satılmasının önü açıldı.
VATAN SATILIYOR


IMF ile imzalanan Stand-By anlaşmalarının dışına çıkmayan AKP, kendisinden önceki hükümetler gibi hızla özelleştirmelere girişti. Türkiye'nin en kârlı ve en fazla vergi veren kurumları içinde hep ilk 500'e girmiş olan TÜPRAŞ, PETKİM, TELEKOM, TEKEL, THY, limanlar ve SEKA gibi kamu kuruluşlarının birer birer yabancı tekellere vermek için satışa çıkardı.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan "Ne bulursam babalar gibi satarım" diyerek hükümetin bu alandaki politikasını açık olarak dile getirdi.

Ancak AKP'nin karşısında bir engel vardı; işçilerin mücadelesi. TEKEL işçileri alanlara çıktı. Oy verdikleri Başbakan'ın, bakanların ve milletvekillerinin yolunu keserek taleplerini iletmek istediler, ama polis saldırısına uğradılar.

SEKA işçileri aileleriyle birlikte fabrikalarına kapanarak bu peşkeşe izin vermeyeceklerini ve AKP'nin seçimlerden önce verdiği "Fabrikanızı kapatmayacağız, satmayacağız" sözünü tutmasını istedi. Kayseri'de Et Balık Kurumu işçileri AKP üyelik kartlarını yırttılar.

Seydişehir'de Alüminyum işçileri toplu olarak üyesi oldukları AKP'den istifa ettiler. Fabrikaya üşüşen firma temsilcilerine geçit vermediler, aileleriyle birlikte direndiler. Yine polis ve jandarma saldırısıyla karşılaştılar.

PETKİM işçileri Kemal Unakıtan'ı fabrikaya sokmadı.

Samsun, Mersin, Bursa ve daha pek çok ilde Başbakan ve bakanlar işçilerin protestolarıyla karşılandı. İşçiler bu kurumların Türkiye'nin bağımsızlığının simgesi olduğunu ve yabancı tekellerin eline geçmemesi gerektiğini haykırdılar.

Hükümetin her kademesinden yetkililer ise, direnişi kırmak ve işçileri halkla karşı karşıya getirmek için akıl almaz yalanlara başvurdular.

Hükümet, özelleştirmelere gerekçe olarak diğer şeylerin yanısıra "Dışarıda asgari ücretle çalışacak binlerce insan var" diyordu. "Bunlar halkın, yetimin sırtında yükler. Halkın parasını onlara mı verelim. Artık yatarak para kazanma dönemi bitti", "Bunlar halkın sırtında parazitler", "Bu kurumlar zarar ediyor" diyen hükümet işi; alınteriyle tüm değerleri üreten işçileri, asalak bir sınıf olarak karalama noktasına kadar vardırdı.
DIŞ POLİTİKADA: HER ŞEY AMERİKA İÇİN!


AKP hükümeti de önceki hükümetler gibi, ekonomisini IMF'ye, demokrasi sorunlarını Avrupa Birliği (AB)ne havale eden bir tutum içindedir. Dış politika ise, tümüyle ABD'nin yörüngesine oturtulmuş bir durumdadır.

AKP hükümeti, ABD ile 1 Mart tezkeresi yüzünden "bozulan ilişkiler"i düzeltmek için olağanüstü bir çaba gösteriyor. Bunun için, İncirlik Üssü ABD'nin istediği koşullarda içeriği halktan gizlenen bir kararnameyle ABD'nin kullanımına sunulurken, F 16 uçaklarının modernizsyonu adı altında 1,4 milyar dolar ABD silah tekellerine veriliyor.

Yine bu uğurda Başbakan Erdoğan, "devlet terörü uyguluyor" dediği İsrail'e gitmekten ( ki, kendi tabanını teskin etmek için sarf ettiği bu sözlerin bir takiyye olduğu ortaya çıkmıştır ya da diğer bir deyişle Erdoğan tükürdüğünü yalamıştır.) ve 1 milyar dolarlık askeri bir ihaleyi İsrail'e vermekten geri durmuyor. Gezisinin üç gününü İsrail'de Yahudi lobisinin güvenini kazanmak için harcayan Başbakan, Filistin devlet yetkililerine ise sadece 3,5 saatlik bir zaman ayırıyor. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün çeşitli vesilelerle İran, Suriye başta olmak üzere bölge ülkelerine, ABD'nin, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP)'nde dile getirdiği söylemlerle benzer söylemlerde bulunması, hükümetin Amerikancılıkta sınır tanımadığını göstermektedir. Öyle ki, Erdoğan AKP Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye halkının anketlerde gösterildiği gibi ABD karşıtı olmadığını, tersine ABD'yi "dost ve müttefik ülke" olarak değerlendirip "sevdiği"ni söyleyecek ölçüde pusulayı şaşırmış bir halde bulunuyor.
DİN TÜCCARLIĞI


Başbakan Erdoğan ve bakanları "Tüccar siyaset" izlemekle övünüyorlar. Bu zihniyet açısından her şey alınıp satılabilir, yeter ki kârlı olsun! Ancak, AKP hükümeti ve Başbakanın tüccarlığı memleketin en kârlı ve stratejik kuruluşlarını özelleştirme adı altında yabancı tekellere pazarlamakla sınırlı değil, onlar din tüccarlığı da yapıyorlar. Dindar vatandaşın oyunu alabilmek için dini inanç ve duygularını sömürdükleri, hükümet olduktan sonra yaptıkları uygulamalarla kanıtlanmış bulunmaktadır. AKP ve Erdoğan, patronlara verdiği sözleri ikiletmeden yerine getirirken, takiyyeyle işi geçiştirmektedird. Bugün Ortadoğu'da Arap, islam halklarına karşı deyim yerindeyse yeni bir haçlı savaşı başlatmış bulunan ABD emperyalizmin bölgede en büyük desteği AKP iktidarından görmektedir. İncirlik üssü yeni saldırılar için hazırlanırken, hastaneleri, camileri bombalayarak hergün onlarca Irak'lının kanını akıtan ABD ve koalisyon güçlerinin gıda, enerji başta olmak üzere lojistik ihtiyaçları Türkiye'den karşılanmaktadır. Aynı şekilde Filistin'de katliamlar yapan Siyonist İsrail yönetiminin bölgedeki stratejik ortağı Türkiye'dir ve Erdoğan'ın yaptığı son geziyle beraber aralarında ki "dostluk" daha da pekiştirilmiş bulunmaktadır.


DEMOKRASİ VE KÜRT SORUNU


AKP hükümetinin, demokrasi sicili de en az ekonomi ve siyasettesi sicili kadar bozuktur. AB'den tarih almak amacıyla yapılan yasal düzenlemeleri "demokrasiyi geliştirme" hamleleri olarak sunmaya çalışan hükümet, gerçek yüzünü, -TCK'da olduğu gibi yasanın yürürlük tarihini erteleyerek- en küçük "demokrasi sızıntıya" dahi tahammülünün olmadığını göstermiştir. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde, temel tehdit "iç tehdit" olarak yine de bu dönemde belirlendi. İşsizliğe, yoksulluğa karşı mücadele, örgütlenme "sosyal patlama" kapsamına alınarak tedbirler alınmaya başlandı.

Bu kapsamda emek örgütleri, demokrasi savunucuları, sendikalar topun ağzına kondu. Eğitim-Sen sendikası kapatıldı. En son Seydişehir'de olduğu gibi işçilerin ve halkın üzerine panzerler sürüldü. Seçim meydanlarında "demokrasi için gerekirse tankların üstüne çıkarız" diye demogoji yapan, demokrasi havarisi kesilen AKP, göstermelik AB uyum yasalarına paralel olarak en baskıcı uygulamaları devreye sokmaktan çekinmedi. TCK yasasında yapılmak istenen değişikliklerle, başta basın özgürlüğü olmak üzere kendisine muhalif tüm seslerin kısılması için kararnameler hazırladı.

"Kürt sorunu yoktur diye düşünürseniz, yok olur" diyen Başbakan Erdoğan, Kürt sorunu konusunda devam eden asimilasyoncu, inkârcı tutumu sürdürdü. Yeniden bölgede operasyonlar başlatıldı, korucular devreye sokuldu. Barış ortamı geliştirilmek yerine gerilim ve çatışma dönemine dönüş adımları atılmaktadır. 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babasını 13 kurşunla katledenler terfi ettirilirken, dava Eskişehir'e alınmaktadır.

Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Kıbrıs sorunu gibi Türkiye'nin önündeki meseleler, halklar arasında kardeşleşmenin pekiştirilmesi için ele alınıp çözülmesi gerekirken, halkların birbirlerine düşmanlaştırıldığı bir kapsamla ele alınıyor. Kürt sorununun çözümsüz kalmasından zarar görenlerinin başında Türk, Kürt ve her milliyetten işçi ve emekçiler gelmektedir. Emperyalistler, bu sorunu "kaşıyıp" isteklerini Türkiye'ye kabul ettirmek için bir koz olarak kullanırlarken, Türkiye egemenleri de emek ve demokrasi taleplerini baskılamak üzere şovenizmi ve gericiliği kışkırtmanın bir aleti olarak kullanmaktadırlar. Kürtler Nevwroz ve 1 Mayıs'ta birlik ve kardeşlikten yana bir çözümden yana olduklarını göstermişlerdir. AKP hükümeti sorunun demokratik halkçı tarzda çözümü için girişimlerde bulunmak ve politikalar geliştirmek bir yana, ülkeyi yeni bir çatışma dönemine sürüklemektedir.
Şimdi karar sırası bizdedir.22 Temmuz da ülkeyi bu hale getirip çıkar çatışmalarına alet edenlere karşı söz söyleme sırası bizdedir. Ülkesini,Atasını,Cumhuriyetini ve şanlı Bayrağını sevenler hep beraber harekete geçelim! Bu işgüzarlara bir şans daha vermeyelim!


Evet açıkcasıda benim bu hükümete karşı bazı karın ağrılarım var,,,örneğin:

madde 1:kıbrısta biz evet onlar hayır derse hani bize karşı açılımlar olacaktı..sadece iki tane uçak uçtu resmi olarak elde var sıfır..davamızı savunamadık
madde 2:Ermeni meselesi neden hiç bu kadar dünya gündemine gelmemiştide bu hükümet döneminde bir bir ülke senatolarından geçilir oldu?
madde 3:neden artık bu ülke barzani ve talabaniden fırça yer durumuna geldi?
madde 4:özelleştirme sadece özelleştirme içinmi yapıldı?petkim'in,tekel'in ve tüpraş hangi mantıkla satılır?
madde 4:ben müslümanın diyenler hangi akla hizmet büyük israil ve tek güç abd nin en büyük planı olan BOP'a destek verir?

Akp afişleri ve yalanlar!

Faturaları görüp de çıldırmayan varsa içinizde, alın elinize eski-yeni faturaları, yakın bi cigara, arkanıza yaslanın.

Yenge, sen de gel eniştemin yanına, "körolası herif, nereye gidiyor bu paralar" diye kafasının etini yiyordun ya, bak nereye gidiyormuş, gör.

Başlayalım mı?

***

"4,5 Senedir Doğal gazı zamsız ödüyorum... Yola devam..."

2002'de doğalgaz 225 bin lira idi, şimdi 525 bin lira. %134 artmış.

***

"4,5 Senedir Elektriği zamsız ödüyorum... Yola devam..."

Eylül-2002 Tüketim miktarı 538 kwh olan faturaya 42,84 YTL ödemişim.

Haziran-2007 Tüketim miktarı 553 kwh olan faturaya 20 Temmuz'da 86,65 YTL ödeyeceğim. Artış %115.

***

"4,5 Senedir Suyu zamsız ödüyorum... Yola devam..."

Kasım 2002'de 10 m3'e kadar metreküpü 57 Ykr, Haziran-2007'de metreküpü 1,13 YTL, artış %100

Kasım 2002'de 11-30 m3 arası 1,01/ m3 YTL, Haziran-2007'de 2,91/m3 YTL, artış %300.

***

Bak, iyi niyetli olduğumdan, posta caddesinde 60 YTL'ye satılan doğalgaz saati için aldıkları 300 dolar haracı, 50 YTL'ye satılan kartlı su sayacına aldıkları 300 YTL haracı, hangi partiye %30 "hibe" olarak verildiğinden hiç bahsetmiyorum bile. Şimdi fesadın biri çıkıp sayaç işini "dünür Albayraklar" yapıyor diyebilir, aman ha...cıs.

***

"4,5 Senedir Ekmeği zamsız ödüyorum... Yola devam..."

Ekim-2002'de 230 gr ekmek 150 bin liraydı (15 Ykr), şimdi 150 gr ekmek 500 bin (50 Ykr).

Yani 2002'de 1 kg ekmek 600 bin iken, şimdi 3.500, yani tam tamına 6 kat artmış.

"Kira öder gibi ev sahibi oldum... Yola devam..."

2002'de kiralar ortalama 350 idi, 2007'de oldu 700.

700 bin taksiti en az 20 sene ödeyecek. Aldığı maaş 800. Eh 100 lirayla bol bol geçinir artık. 20 yıl sonra ev olacak harabe. Garip de seviniyor "kiradan kurtuldum" diye. Elindeki 30 milyar parayı kaptırdığı da cabası.

***

"Okul Kitaplarını bedava alıyorum, Yola devam..."

Evet haklısınız, misyonerler de bedava kitap dağıtıyor.

Dağıttıkları kitapları okutan bir tek öğretmen yok. Yardımcı kitaplarla idare ediliyor. "Hak din İslam'dır" ibaresinin çıkarıldığı, "Budizm, Hristiyanlık, yahudilik, putperestlik, mecusilik, atesizlik... gibi dinlerin, İslam ile eşit mesafede anlatıldığı bir kitabı okutmak için Din dersi hocasının, İmam Hatip'ten değil, Kasımpaşa-Heybeliada Ruhban okulundan mezun olması gerekir.

***

Bütün bunları açıklayabiliyorum da, şu afişi anlayamadım.

Bir öğrenci resmi var... hanım hanım gülümsüyor...

"Önümdeki engeller kalktı... Artık okula rahatça gidiyorum...Yola devam..."

Allah Allah, bunlar "namusumuz" deyip, "bu sadece %1'in sorunu" şeklinde kıvırdıkları Başörtüsü meselesini hallettiler de benim mi haberim yok? Bu afişi anlayan varsa lütfen bana da anlatsın.

***

Bana göre, AKP afişlerinin en anlamlısı da şu.

Tayyibin oldukça makyajlı hali konmuş afişe. Yalvarıyor...

"...Birlikte başardık... Yarım bırakma..."

Bunu okuyunca ne yalan söyleyeyim, aklıma, "Delikten süpürmeyin, kullanın, yarım bırakmayın " lafı geldi.

Benimki de fesatlık işte.

Aldırmayın.

Uzattık galiba? Kısa keselim.

Evet 4,5 senedir bunlar iktidarda.

4,5 senedir yalan söylüyorlar.

***

Haklarını yemeyelim, bunların zamanında artmayan şeyler de oldu.

Mesela işçi, memur maaşı.

Mesela çiftçinin ürün fiyatı.

2002'de 350 bin olan buğday fiyatı, Allah var, hiç artmadı.

Fesatlık edip de, 2002'de 3 kilo buğday ile bir litre mazot alınabilirken, 2007'de 8 kilo buğdayla ancak bir litre mazot alınabiliyor, demeyin, olur mu?

Yerimiz kalmadı, Gübre işine hiç giremedik.

Eh benden bu kadar.

Gübre temizliği de 22 Temmuz'da inşallah.

***

Yenge, şimdi anladın mı paralar nereye gitmiş?

Artık, "Körolası herif, paralar nereye gidiyor!" diye değil, "Körolası herif, AKP'ye oy verilir mi" diye kafasının etini yiyebilirsin.

Serbestsin.


KAYNAK : Türk Ateşi

Adaleti Kandırma Partisi Neden mi ?

- Dokulmazlık kaldıracak denip kaldırılmadığı için

- Çiftçiye Ananı'da al git dendiği için

- Dışişleri konutunda Bebekkatili aşığı zana ile görüştüğü için

- Demokrasi deyip Faşizmi getireceği için

- Oy almak için rüşvet dağıttığı için

- Şehitlerimize kelle dediği için

- Bebek katiline Sayın denildiği için

- Şehit ailelerin feryatlarına yaygara dendiği için

- 400 milyar dolar dış borç için

- Peşkeş çekilerek özelleştirilen kurumlar için

- Irak'ta onca sivil müslümanın ölümü üzerinden hesaplar yapıldığı için

- Atatürk İnkilaplarını anayasadan çıkarılacağı için

- Müslüman inançlarıyla oynadıkları için

- Türk askerinin kafasına çuval geçirildiği için

- İslami holdinglerle bir olup insanları kandırdıkları için

- Bursla okuyan lider çocuğuna Gemicik alındığı için

- Gecesi 20000$ Otellerde kaldıkları için

Daha Sayalımmı ?

Anlayan anladı.